merhaba arkadaşlar,
bu ilk yazım olması sebebiyle açıkçası biraz heyecanlyım, yani anlatmak istediğim konuyu ne kadar da kurgulamış olsam bile şu anda kelime seçimlerim ve dizilimi konusunda açıkçası biraz kararsızım.
herneyse, benim sizlerle paylaşmak istediğim konu, bir evliliğin yoğun güncesi...
evet, evlilik denen oluşum her insan için farklı ama bir yandan da benzer temeller üzerinde inşa edilmiş çeşitli umutlar topluluğudur diye düşünen biri olarak söylemek istediklerim, her insanın evlilik öncesinde yaşamış olduğu basit ama iz bırakan hikayelerdir.
örneğin, bir çoğumuz evlilik kelimesini duyduğumuzda, sevdiğimiz birey ile aynı çatı altında, aynı hayat yolunda bir ömür sürdürmek düşüncesi ile konuya giriyoruz, fakat olayın derinliklerine inildikçe aslında istediklerimizin daha da farklı olgulardan ibaret olduğu ortaya çıkıyor. evet gerçekten bir eş ile hayatı paylaşma istiyoruz, ama asıl soru hayatımızın ne kadarını paylaşmaya hazır olduğumuz? yani hayatı paylaşmaktan kastımız her anlamda ortak bir payda olabilmek mi yoksa belirli sınır ve çerçeveleri olan iki ayrı dünyanın kesişim noktalarında bir ömür sürdürme isteği mi?
bence bir çoğumuz kendi dünyamızın mahremiyetini muhafaza edip sadece gerekli zaman dilimlerinde ortak bir hikayenin kahramanları olmayı istiyoruz.
işte sorunlarımızın bir çoğuda bu noktada baş gösteriyor. yani eş seçimlerimizde belirlemiş olduğumuz kriterlerin neredeyse %99'u somut ve soyut kavramlar üzerinde kurulu, fakat hiç birimiz karşımızda ki insanın bizim dünyamızda ki vizesinin sadece turistik amaçlı olursa sonuçlarının ne olacağını veyahut da aynı şekilde bizim vizemizin karşı taraf için sadece turistik amaçlı yani sadece belirli bir süre için giriş ve çıkış hakkımız olduğunu kabullebileceğimizin sorgusunu malesef ki gözardı etmekteyiz...